Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim
Divanı Sallanan Toplantılar
Divanı salih, mana aleminde belli dönemlerde maneviyat büyüklerinin yaptıklari ve o dönem içinde gelişecek olayların kararlaştırıldığı toplantılar diye rivayet olunur.
Günümüzde divanı salih toplantıları en çok kullanılan gizli silahlardan biri haline geldi. Özellikle bazı çevre ve kitleler hacker saldırısı gibi karşı taaruz ve fikri çürütmeler için silah gibi kullanır oldular.
Geçmiş yüzyılda Lawrence gibi insanlar yetiştirip aramıza sokan ve iç çatışmalara facialara yol açan görünürde süper güçlerin atom çağında bu huylarını bırakıp inzivaya çekileceğini sanıyorsanız yanılırsınız. Geçmiş dönemlerde yetiştirdikleri casuslarının kabemizde bile imamlık yaptığı olduğunu göz önünde bulundurursak günümüzde ne haltlar cevirebileceklerini varin siz düşününüz.
Biz daha bir ingilizceyi bile gevur dili diye elimizin tersi ile itip öğrenmekten kaçarken onlar 5-6 dili birden yutup hatta bizim birde yerel şivemizi de öğrenerek hareket ettiklerini göz önünde bulundurursak içinde bulunduğumuz yüzyılda nelerin döndüğünü anlatmaya gerek var mı?
Sahte peygamberlerin, sahte mesihlerin türediği, hadislerin, ictihadların inkar edilip Kuran-ı Kerim'i kendi nefsani görüşlerine göre yorumlamaya kalkan bîçarelerin at koşturduğu ve desteklendiği asrımızda bizim manevi değerlerimizin nasıl silah olarak kullanılabilecekleri hayal olmasa gerek.
Daha yüzyıl öncesinde Sultan Hamid gibi yüce bir Hakan’ın liderliğindeki topraklarımızda gizli ellerin desteği ile balkanlarda oluşum sağlayan ittihak ve tarakkiyi kim bilmez ki? Divanlar kurdular gizli gizli buluştular toplantılar yaptılar. Ulu Hakan aleyhine propagandalar vs. vs. Hürriyet özgürlük adına toplumu galayane getirdiler ve bir gün iktidara geldiler. Behey ahmak kardeşim onlar iktidar oldu diye Ulu Hakan kayıp etmiş mi oldu sanıyorsun? Kaybeden bu toprakların evlatlari idi.. yarınlarımızdı. Said Nursi’ler Mehmet Akifler vs. vs. bir çok isim bile Ulu Hakan’a cephe olmuş da gizli ellerin kurduğu divanlardan çıkma ittihat ve tarakkiye hizmetkâr olmamışlar mıydı? Onların palavralarına kanmamışlar mıydı?
Yüzyıl önce koskaca Osmanlı'yı yıkmak için her türlü daniskayı yapanlar şimdi süt liman kenara mı çekildi sanıyorsun? Bu kadar ilim fen teknoloji ilerlemişken artık onlar buhar olup uçtular mı sanıyorsun? Dün hürriyetti maskeleri.. özgürllüktü silahları bugün ılımlılık diyalog sevgi kardeşlik olarak çıkmadı mı renkleri… ittihak tarakki elemanları Sultan Hamid'in kendi kurduğu okullardan kendi desteklediği insanların içinden çıkmadı mı? Birileri divanlar kurdu. Birileri yalanlar kurdu. Ah sarı çizmeli kardeşim benim onlar kurdun kurdu da ya sen neyin nesisin?
Muhakkak sizin de mail adreslerinize gelmiştir. Bu mektup Mekke hadimlerinden Şeyh Ahmet bin bilmem falanca. Bu sözlerimde tek bir karış yalan varsa Allah imansız öldürsün beni vs. Gibi içinde palavraların doldurulduğu saf ve cahil kişilere kandırmak sureti ile dinimize uyduruk şeyler sokmaya çalışan taraflı mailler..
Bu tür yalanları piyasaya yayanlar bugünlerde bol bol divan toplantılarına katılır oldular. Kime hizmet ettikleri amelleri ile tastiklenmiş isimler bu toplantıların baş köşelerinde yer aldıkları iddia edilirken aynı zamanda hedefteki isimlerin değerlerine saldırgan seneryolar bir bir okunmaya başlıyorlar. Hadi ordan çok bilmiş ahmak. Sahte rasüller, sahte mehdiler, yalancı mesihlerden sonra şimdi divanüssalihin tezgahçıları aramızda dolanıyor.
Ya abi inan toplantıya kadar geldin de benim odama uğramadan niye gittin. Bir çayımızı kahvemizi içerdin. Dur bakayım listemizde senin adın var mıydı.. dese biri ne halt yerdiler ki? Yok yok onlar böyle diyecek ya da ilmi olarak onun iddiasını çürütecek birilerine zehirlerini akıtmazlar. Onlar ancak aklında bir yarımlık gördüklerine hücum ederler. Aksi taktirde sinerler köşelerine. Saklanırlar. Yarasalar gibi karanlığın çökmesini cahil birinin tuzaklarına düşmesini beklerler.
Açın biraz tarih okuyun. Sazan gibi atlamak yerine önce Allah'ın verdiği aklı çalıştırmayı deneyiniz. Duygusal davrananlar yalanlara kananlar hapishane hapishane süründüler. Yüce Sultan’in arkasından binbir ağıtlar yaktılar. Ey Sultanım biz mişiz ahmak olan anlayamadik seni dediler. Son pişmanlik fayda vermez..
Sultan Hamid Han diyor ki, "Tarih tekerrür etmez, hatalar tekerrür eder“
Hata yapmak istemiyorsanız tarihimizde yapilmiş hataları iyi belleyiniz. Gerçek alimler Hata yapmaz. Bedeli kaybetmek olsa bile.. Sen de kaybettiklerinden olma...
Selam sevgi ve dua ile
www.zehirli.org
hanci
Esas itibari ile önemli bir meseleye parmak basan yazınızda; Said Nursi(Rh.A) ve Mehmet Akif(Rh.A) gibi zat-ı aliyeleri, rencide edici ifadelerinize kesinlikle taraftar değilim.
Tamamen yanlış anlaşılma ve değerlendirmeden kaynaklanan bu ifadelerin yanlışlığını isbat ise; benim gibi ilmi olmayan bir avama düşmemekle beraber,en azından taraftar olmadığımı beyan etmek isterim.
Gücüm nisbetinde,inşaallah meselenin aslını izaha çalışacağım.(müsait bir vakitte)
Selam ve dua ile........
_______________________________________________________________________
«Rabbimiz Allah'tır» deyip sonra da dosdoğru yaşayanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.(Ahkaf,13)
Osmanlı Devletinin son yıllarında tek kişinin hakimiyeti manasındaki saltanatın(istibdat) değiştirilerek meclise ehemmiyet veren meşrutiyet sistemine geçilmesinden hasıl olan çalkantılı devrede;esasta tam bir şer'i devlet şeklini müdafaa eden ve bu hareketi bu devletin bir mukaddimesi olabileceği yönünde hareket eden Bediüzzaman Said Nursi (Rh.A.), o dönemde anlaşılamamış ve bu gün de hala o anlayışsızlık hala devam etmektedir.
O Zat-ı Muhterem,İslamiyete mal etmek istediği Meşruti Sistemin(Şura-i Şer'inin),1908'de ferdi istibdat idaresine son vereceğini düşünmüş, ancak; o sistemin de kısa zamanda İttihad ve Terakki eliyle cemiyet istibdadına dönmesi ile birlikte; 31 Mart sonrası Divan-ı Harbi Örfideki müdafaasında şöyle buyurmuştur:
Eğer meşrutiyet bir fırkanın istibdadından ibaretse ve hilâf-ı şeriat hareket ise; bütün dünya, cin ve ins şahit olsun ki ben mürteciim.
Zira yalanlarla ittihad yalandır. Ve ifsadat üzerine müesses olan ism-i meşrutiyet, fâsittir. Müsemmâ-i meşrutiyet hak, sıdk, muhabbet ve imtiyazsızlık üzerine beka bulacaktır. Maatteessüf bunu kemal-i telâş ve teessüfle ihtar ediyorum (Divan-ı Harbi Örfi)
Arkasından Osmanlı Devletinin yıkılarak cumhuri sistemin kurulması,kısa bir müddet sonra onun da yıkılarak dejenere edilerek yine cemiyet istibdadının hortlatılması;daha sonra da çok partili demokratik sisteme geçildiğinin söylenmesi;bu arada sıkça yaşanan açık-kapalı ihtilaller ve anayasa değişiklikleri gibi üç çeyrek asra sıkışan dehşetli inkılaplar sebebiyle Müslüman milletin zihinlerinin allak- bullak edilmesi yüzünden hakikatin anlaşılması iyice zorlaşmıştır.
Meseleyi özetledikten sonra;ayrıntılara bir bakalım........
_____________________________________________________________________
«Rabbimiz Allah'tır» deyip sonra da dosdoğru yaşayanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.(Ahkaf,13)
Meşrutiyet(şura-i şer'iyye): ''Ve işlerde onlarla istişare et'' (Ali İmran,159) ve ''Onların aralarındaki işleri istişare iledir.''(Şura,38) ayet-i kerimelerinin delaletiyel;devlet hayatında icraatlar şeklinde görülmesidir.Kitaba ve Sünnete dayanan meşveret sistemidir.Işığını şeriatten alan varlığın,yani şer'i devletin maddi güce bedel,asıl gücünü Kitab ve Sünnetten alır.Meşveret sisiteminde Kitab ve Sünnete uymayan kanun konamayacağı için şahıs veya cemaatin keyiflerine uygun bir hakimiyet de olamayacağından;herkes Allah'a karşı mahkum,insanlara karşı hürdür.Ne yazık ki;padişahın elinden alınan istibdat,cumhurun eline verildi ki,bu dahi katmerli zulüm olur..Bediüzzaman'ın ifadesiyle;'' Kuvvet kanunda(Kitab ve Sünnet) olmalı,yoksa istibdat münkasım olmuş olur ve komitecilikle tam şiddetlenir(İli Mekteb-i Musibetin Şehadetnamesi,s.35)
Hulasa;Bediüzzaman'ın müdafaa ettiği meşrutiyet-i meşrua ki;'''şer'i şura'' demektir,katiyyetle şu manada anlaşılmalıdır:Kitab ve Sünnete dayanan,kebairi işlemeyen ve sagaire devam etmeyen,dört mezhebden feyz alan,şer'i ilimlerde mütehassıs bir nurani cemaatin teşekkülü ile idarede söz sahibi olmasından meydana gelen bir devlet şeklidir.
İşte,Üstad'ın müdafaa ettiği meşrutiyet-i meşruanın yerleşmesi için o dönemde yaptığı mücahede(Münazarat isimli eserine bakınız) sonucunda yaptığı tavsiyelerine ne fertler ve ne de idareciler kulak vermediler;araya hala devam eden bir Süfyaniyet devresi girmiştir.Harika bir kerametle istikbali keşfeden Bediüzzaman Hazretleri,bahsini ettiği sistemin tam 100 sene sonra kemaliyle görüneceğini 1910-1911 yıllarında haber vermiştir.(Bakınız Münazarat)
1908 Meşrutiyetinin ilanı ile,şura-i şer'i sistemine geçilmesi gerekirken,istibdat bu sefer de cemaat halinde daha da şiddetlendi.
1908 Meşrutiyetini gerçekleştirenlerin çoğunun niyeti iyiydi,namazı kılıyorlardı,fakat mason komitelerinin baskıları sebebiyle şeriat-ı garraya tam dönemedikleri için sanki;kıblesiz namaz gibi çalışmaları boşa gidiyordu.Söz konusu komitelerin entirakaları neticesinde ;sisteme sızmaları ile meşhur ayaklanama(31 Mart) vuku buldu.Bediüzzaman bu vakadan sonraki yargılanması esnasında ;sen de şeriat istemişin sualine karşı:''Evet, şeriatın bir meselesine bin ruhum olsa feda etmeye hazırım fakat ihtilalcilerin istediği gibi değil!'' demiştir.Bu ifadesine münazarat adlı eserinde şöyle izah getirir.Eski hal(padişahlık sistemi) muhal ya yeni hal(şur-i şer'i) veya izmihlal olacak,saltanat çöktüğü gibi,saltanat yerine kurulan sistemler de kökten çökecek...Bütün beşeri sistemlerin çatırdağı aşikardır.
İnşaallah şura-i şer'i ortaya çıkarak kainatın da çökmesini önleyecektir.
_______________________________________________________________________________
«Rabbimiz Allah'tır» deyip sonra da dosdoğru yaşayanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.(Ahkaf,13)
PİRİREİS KARDEŞ ÇOK GÜZEL BİR YAZI
EMEĞİ GEÇENDEN ALLAH RAZI OLSUN
© İDEAL GENÇLİK "Dürüst, Çalışkan, İdeal bir Gençlik"
Yukarida yer alan yazi gelen bir özel ileti üzerine hazirlanmis ve gelen yazinin anatemasi yan konusu ve referans isimleri ele alinmistir.
Konunun icerigi divanussaligin dir. Verilmek istenen mesaj nasil ki sahte mehdiler sahte rasüller cikiyorsa bu toplantida bulundum ya da bulundular diye sahtekarlarinda varligini ifade etmeye calismaktir. Ancak birbirinden farkli konularin ic ice olmasi hasabiyle yanlis anlasilma ve konunun farkli boyuta cekildigini görmekteyiz.
1908 ihtilali herkesce malum. Herkesin gönlünden bir cesit görüs ve düsünce gecmis gecmektedir elbet. O dönemde olusan kutuplasmayi görüp ona göre saf alinmasi gerektigi bir gercektir. Bahsi gecen sur'a ehli sünnet cercevesinde kararlar alip hareket etmeler 1908 öncesi fiilen olmasa da uygulama bazinda mevcuttu.
Ülkenin bulundugu konum gereklilik ve sartlarda mevcut düzenin korunmasi sürdürülmesi ve cesitli gizli güclerin önü kesilmesi gerekirken hangi niyetle olursa olsun mevcut düzeni elestirip ona karsi cephe almak iki kutuplu catisma ortaminda karsi tarafin ekmegine yag sürüp onlara hizmet etmekten öteye gecemiyecektir.
Burada sorgulanmasi gereken nokta küresel ve toplumsal hareketliligin analizi ve bu cercevede verilebilecek en dogru karari verebilmektir. Yapilan yorumlar o dönemdeki uygulamalar gösteriyor ki o dönemde asil anlasilamamis insan Sultan Hamid Han Hazretleridir. Onun tahti birakmasi bile onun anlasilamiyan bu dahiyene fikrinin ürünü degil midir?
Tek kişinin hakimiyeti manasındaki saltanatın(istibdat) biraz gecmise gidersen Yavuz Sultan selim, Kanuni Sultan Süleyman, Fatih Sultan Mehmet dönemlerinde de vardi.. Yüce hakan diyordu ki, Eger ki dedem yavuz selim bugün yasasa idi benim yaptigimi yapardi.
Mevuzumuzun bu noktada degil. Asil konu cercevesinde olmasini beklerdim.
Selam sevgi ve dua ile
Tek kişinin hakimiyeti manasındaki saltanatın(istibdat) biraz gecmise gidersen Yavuz Sultan selim, Kanuni Sultan Süleyman, Fatih Sultan Mehmet dönemlerinde de vardi..
--------------------------------------------------------------------------------------------------------
Evet haklısınız istibdat daha önceleri de vardı....Ondan daha da öncelerde de vardı....
Hz.Adem'le(as) başlayan ve sair peygamberlerle devam eden İslam şeriati,istibdadın önüne geçti.Son fetret devrinde biriken pislikler de Hz.Muhammed(as) ile ortadan kalktı.
Fakat üzülerek görülür ki;Kur'an,Sünnet,İcma ve fukaha-i sahabenin kıyasına dayanan şura-i şer'i sisitemi saltanata değişerek, istibdat tekrar hayat buldu.Şöyle ki:
Rasul-i Ekrem(asm):''Otuz sene Peygamberlik yolunda hilafet,otuz sene meliklik gidişatında hilafet,otuz sene de zorba meliklik vardır.Bundan sonrasında ise hayır yoktur.'' buyurmuştur(Ramuz El-Hadis,c.1.s.269)
Bu mucizane hadisiyle;Hz.Hasan(r.a)'ın altı aylık hilafetiyle birlikte otuz sene süren Hulefa-i Raşidin devresinin hakiki hilafeti sona ererek devlet idaresi saltanat sistemine geçmiştir.Saltanatla birlikte; daha önceleri(Hz.Ademden beri) mevcut olan istibdat yine canlandı.Ta ikinci Emevi halifesi Yezid'in devrinde idarede keyfilik gözle görünür hale geldiğinden,Peygamberimizin ikinci torunu İmam Hüseyin(r.a) hazretleri şeriatin kabul ettiği hürriyet kılıncını çekti.Yezid'in zulmune karşı harekete geçip İslamın emir ve yasaklarını silah gibi kullanarak istibdadın başına havale eyledi.Fakat,hal-i alem buna mukabele etmedi ve Hz.Hüseyin(R.a.)'ın ihya hareketi hunharca söndürüldü.İstibdat hareketi o günden sonra artarak devam etti....
Evet,Osmanlı padişahları elbette saltanat sisteminin bir istibdat sistemi olduğunun farkında idiler ve bunu asla ve asla inkar etmemişlerdir.Haşa!Onlar bahsi geçen hadisi bilmeyecek kadar cahil mi idiler? Ya da Kitab ve Sünnete dayanan fukahanın tesbit ettiği Şura-i Şer'i sisteminin şartlarını bilmeyecek kadar cahil mi idiler? Haşa! Onları böyle bir ithamdan tenzih ederim.
Hem bütün ulema-i İslam ittifaken saltanat sisteminin hilafet-i nakise(noksan bir hilafet) olduğunu söylemişlerdir.
O dönemlerde hal-i alem öyleydi...Hep öyle gitmesi mümkün değildir.
Eski hal muhal! Ya yeni hal! Ya İzmihlal
Not:1)Meseleyi dağıtmışsam affola....
2)Bu konuda daha fazla kelam etmem...
Saygı ve muhabbetlerimle.............
_________________________________________________________________________
«Rabbimiz Allah'tır» deyip sonra da dosdoğru yaşayanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.(Ahkaf,13)
Ne hikmettir bilinmez ki, senin elestirdigin saltanat sistemi icindeki bir padisah sizin tabirinizle istibdat sahibi biri büyük övgülere mazhar olmus. Istanbulu feth etmis.
Osmanlinin ya da daha sonrasinin yönetim sistemlerini tartisacak degiliz. Ancak biraz tarihi mercek altinda tutarsak istibdat'i son verdi dedigimiz 1908 ilk meclisi gercek bir istibdat ve kaosu beraberinde getirmistir. Doktor her hastaya ayni tedaviyi uygulamaz. Bunun ilmi var. Örnegin bakin TBMM ilk kuruldugunda Baskumandanlik yetkisi verilmisti. O dönemde cereyan eden hadiseler böyle bir sarti dogurmustu. Ayni sekilde 1908 yilina gelinde dünyada esen firtinalar nasil bir yönetim seklini koyacagi ortadadir. Ilac'ibirakip baska yerlerde deva aramak intihardir.
Dirayet sahibi ilim sahibi ehli irfan olan esen rüzgari gören ve buna göre gemisinin rotasini belirleyebilendir. Rüzgarin estigi yönden cok bizim gidecegimiz yön önemlidir.
O dönem gecmiste kaldi. Bizim gecmise bakip bugün cereyan eden hadiserelere analiz edip ona göre rotamizi belirlememiz yol almamiz gerekir.
mevzu bahis farkli bir konu oldugu icin o mevzuyu deginmemiz daha saglikli olacaktir.
selam sevgi ve dua ile
Yazı için ellerine saglık Piri Reis kardeşim. Yalnız benimde kardeşin olarak tavsiye babında bir kaç diyecegim olacak.
Konunun özü anlaşılmıştır ancak bunu anlatırken Büyük bir talebe kitlesi olan , bir o kadarda seveni olan Mübarek zatları örnek olarak gösterirsen otomatikman konu farklı mecralara kayar. Dogru bildigini söylemeyen dilsiz şeytandır. Ben sana yazma demiyorum fakat Yolcu kardeşimin yazdıkları tatmin edici nitelikte. Onun için çok yönlü bir araştırma yapmanın gerektigi kanısındayım.
Ayrıca o dönemdeki Aydın diye tabir edilen kesimden herkes bu teşkilata girmiştir. Daha sonra Ümmete faydalı olmayacagını görüp çıkmışlardır.
Ve yazının sonundaki ibare "Gerçek alimler Hata yapmaz. " Bildigim kadarıyla yaratılanlar içinde hata yapmıyacak olan tek bir zümre vardır onlarda "Peygamberlerdir". Neticede Alimlerde beşerdir , onlarda hata yapabilirler.
Senden yaş olarak küçük olmam hasebiyle Yazdıklarım belki dokunabilir kardeşim.(abim):) Fakat "Din nasihattir." nasihatin küçügü büyügü olmaz. Bunlar acizane tavsiyelerimizdir.
Selam ve Dua ile Çalışmalarında başarılar dilerim.
------------------------------------------------------------
"Ey gönül gidenden ümidini kes
Kaçan bir hayale benziyor herkes
Sanki kulagıma gaipten bir ses
Buluşmalar kaldı mahşere diyor.."
kardesım böyle degerli paylasımından dolayı cok tesekkur ederız..bu paylasımınızın uzerıne aksi yonde konusulacak bir kelıme dahi yoktur..konusan tarıhıne, mılletıne, sehıtlerimize,gecmısıne affedılmeyecek sekılde isyan eder,yazık etmıs olur..Allah dogruyu dogru olarak gormeyı nasıp etsın..
--------------------------------------------------------------------------------------------------
“..İmamı Rabbani evlatları güzeldir, imanlar güzeldir, kalpleri güzeldir.."
Konu beklediğimiz ve istediğimiz şekilde açıklanmış. Piri Reis'in de belirttiği gibi konu divanussalihin toplantılarıdır. Gelen bir mesaja cevap olarak yazılmış bir yazı ve gereken cevap verilmiş. Piri Reis'e teşekkür ediyoruz.
hatayı kim yaparsa yapsın otaraya çıkarılır ve konuşulur islama kimsenin darbe yapmaya hakkı yoktur alim, talebe kim olursa olsun hata yapmaya müsait insandır çünkü nefis herksein iki kaşı arasında bulunur onu terbiye edemeyen kim olursa olsun hata yapar ancak en kısa zamanda pişman olmalı ve onu telafi etmelidir. ancak görüyoruz ki inasanlar hayatı kabul etmiyorlar yok talebesi var yok sevenleri var
geçin bunları herkes hatasını çok iyi biliyor ama pişman olamıyor anlaşılıyor ki nefis daha terbiyesin almamış
gözlerinizi iyi açın hakkı hak bilin batılı da batıl bilin
eğriye doğru demeyin kim olursa olsun
Yazıma başlamadan önce Hoşgeldin dileklerime iletmek isterim Ali kardeşim.
ancak görüyoruz ki insanlar hayatı kabul etmiyorlar yok talebesi var yok sevenleri var
geçin bunları herkes hatasını çok iyi biliyor ama pişman olamıyor anlaşılıyor ki nefis daha terbiyesin almamış
Kim hatasını kabul etmiyor Ali kardeşim. Üstad Bediüzzaman açık açık beyan ediyor.
''Cin ve ins şahid olsun ki;meşrutiyet,hilaf-ı şeriat ise;ben döndüm'' Herşey bu kadar ayan beyan ortada iken bir suç varsa oda kabul edilmiş iken hala neyi savunuyorsunuz. Ayrıca yaptıgım yorumlarıda kendi anlamak istedigin gibi çevirme. İyi okuyun orda Seveni var , talebe kitlesi var onun hakkında yazmayın mı demişim. Yoksa etraflıca araştırıp yazmak daha iyi olur mu demişim. Ve onun sonunada eklemişim Bildigini söylemeyen dilsiz şeytandır. Siz öyle bi yorum yapmışsınızki Yazının bir bölümünü alıp pat yapıştırmışsınız.
Başka bir Mevzu: Elhamdülillah biz daha kendi kusurlarımızdan başımızı kaldırıpta , başkalarının kusurlarına araştırmaya başlamadık. Demek ki kardeşim siz kendi nefis Mücadelenizi tamamlamışsınız ki başkalarının nefislerine yönelmişsiniz ne mutlu size.
Ve bu konu hakkında son yorumum. Sizin Mübarek ismine şiirler yazdıgınız S.H.T. ile , Üstad Bedizüzzaman aynı dönemde yaşamış alimlerdir. Bu iki mübaregin birbirlerini bırakın yermeyi , karalamayı , hatalarını yüzüne vurmayı tam aksine birbirlerini Taltif eden, Birbirini öven yazıları vardır. Bu alimler bile birbirine karşı incitici harekette bulunmaz iken şimdi bu yaptıgımız yorumların dogrulugunu varın siz hesap edin.
Selam ve Dua ile
------------------------------------------------------------
"Ey gönül gidenden ümidini kes
Kaçan bir hayale benziyor herkes
Sanki kulagıma gaipten bir ses
Buluşmalar kaldı mahşere diyor.."
gök sultan kardeşim
nefsinle dinle ki etkili olsun
öncelikle şunu iyi bil eğriye doğru demem.
yazımı tekarar yazmışsınız oraya ama anlmaya çalışmamışsınz.
ilmin afeti onu unutmaktır. onu zayi etmekse anlmayana vermeye çalışmaktır.
Hadsi şerif (Şihab-ül Ahbar)
ben size öyle sözler bulur dökerimki siz dahi okuduğunuz ilmin okuduğunuz kitabın nersinde olduğunu anlayamazsınız.
hata yapti degil isabet edememisler diyebiliriz. Herkes hata yaapbilir diyerek yapilmamasi gereken hatalari mesrulastiramayiz. Aradaki kavram kargasasini ortadan kaldirmak icin söylede denebilir. Hatanin da dereceleri vardir. bu dereceler o kisilerin seviyelerini görebilmemizde mercek konumunda da olacaktir.
Peygamberler emindir, günahsizdirlar. Gercek alimler ise peygamberlerin varisleridir.
bu mesajin üzerinden yillar gecmis... ancak bu günlerde kesin bildigimiz efgani , ibni teymiye ve diger mezhepsizlere öyle bir cemaatten destek cikiliyorku emin olun agzim acikta kaldi... burdaki mesajida okuduktan sonra , megersem gecmisleride pek parlak degilmis... bizim cahilligimiz onlari parlak görüyormus...
Allah(c.c)selami üzerimize olsun.
Bu dünyanin cefasindan sefasina sira gelmez,
gafil olma ilme calis gecen günler geri gelmez.
S.H.T. k.s.